Sporun Tarihsel Gelişimi; Dağcılık

Şimdilerde pek çok zirveye tırmanılmış olsa da dağlar bir zamanlar oldukça gizemliydi. İşte bu büyüleyici yer şekillerini keşfetmeye başlayan, dağcılık sporunun gelişmesine katkı sağlayan süreci inceledik.

Dağcılık tarihsel açıdan incelendiğinde, belli bir tarihten öncesinde bilinmezliklerle dolu. Günümüzün endorfini bol sporu dağcılık, bambaşka zaman dilimlerinde farklı amaçlarla başlamış olabilir. M.Ö. herhangi bir zaman diliminde, ekipmansız bir şekilde dağlara tırmanılmadığını kim ispatlayabilir? Örneğin Kuzey Amerika’nın bilinen en eski sahipleri Sioux’lar, sık sık kendi topraklarındaki dağlara çıkıp, atalarının ruhlarıyla konuşurlarmış. Belki de atlarıyla çıkıyorlardı dağlara kim bilir? Olympos Dağı’nın Eski Yunan üzerindeki etkisini bilirsiniz. Yılın çeşitli dönemlerine Eski Yunan için kutsal sayılan Olympos Dağı sürekli ziyaret edilirdi. Roma İmparatoru Hatran’ın (M.S.126) güneşin doğuşunu seyretmek için Etna’ya çıktığı tarih kitaplarında geçer. Leonardo Davinci’in ilham almak ve araştırma yapmak için Monte Rosa zirvesinde gezdiği de anlatılır. Yani anlayacağınız, dağcılık şu tarihte başlamıştır diye bir şey söz konusu olmasa da öyle kayıtlar var ki, spor amaçlı yapılan dağcılığın başladığı tarihi verebilir bize.

1300’lü yıllarda İtalyan Şair Petrarch 1.912 m yüksekliğindeki Ventoux Dağı’nın zirvesine tırmanması, onu bilinen ilk Alpinist yapıyor. 1492’de, Domjulien ve Beaupré Lordu Antoine de Ville, Fransa’da Mont Aiguille zirvesine ip ve merdiven kullanarak küçük bir ekiple birlikte tırmandı. Teknik kullanılması nedeniyle de bu tarih, dağcılığın başlangıcına oldukça yakın.

1573 yılında Francesco De Marchi ve Francesco Di Domenico, Apennine Dağları’nın en yüksek zirvesi olan Corno Grande’ye tırmandı. 1700’lü zamanlara geldiğimizde, Avrupa’da yavaş yavaş yeşeren bilim ve felsefe merakı, insanları farklı alanlara çekmeye başlamıştı. Aydınlanmayla beraber Chamonix, Mont Blanc gibi dağlara tırmanışlar gerçekleştirildi. Alpleri gözüne kestiren Michel Picard ve Jacques Balmat, 1786’da “Spor olsun” diyerek Mont Blanc’a çıkıp modern tarihin ilk dağcıları oldular diyebiliriz.

Michel Picard ve Jacques Balmat’a ait heykel
19. yüzyılın başlarında; Grossglockner, Ortler, Jungfrau, Finsteraarhorn ve Breithorn gibi pek çok dağa tırmanıldı. Hatta ilk kadın dağcının 1808’de Marie Paradis olduğu da kayıtlar arasında yerini alıyor.

Dağcılık Altın Çağında
Dağcılığın tam anlamıyla bir spor olarak yapılmaya başlanması 1850’li yılları ve Birleşik Krallık’ı gösteriyor. İngiliz Sir Alfred Wills önderliğinde kurulan ilk dağcılık kulübü ile (Alp Kulübü 1857), dağcılar faaliyetlerine resmi olarak başladılar.

Matterhorn Dağı, İsviçre
Kulüp üyelerinin 1865 yılında Matterhorn Dağı’na tırmanışları sırasında, 4 dağcının da düşerek ölmesi, dağcılığa olan bakış açılarını değiştirdi. Dağcılık bu tarihten sonra, hataların ölümle sonuçlanabileceği bir spor oldu. Bu da daha fazla profesyonellik, teknik ve ekipman anlamına gelmekteydi. Dağcılık kendisini geliştirmek zorundaydı.

Modern Dönem
1800’lerin başında dağcılık Amerika’da henüz yayılmaya başlanmıştı. Kuzey Amerika, Alaska ve Kanada’da en yüksek tepeleri düzinelerce dağcı tarafından tırmanıldı.

Güney Amerika’daki dağ tırmanışları ise, 1800’lü yılların sonlarına doğru oldu. Güney Amerika’nın en yüksek dağı olan And Dağı’nın ve Ekvator Dağları’nın keşfi, Edward Whymper’in Chimborazo zirvesine (6,268 m) tırmanması ile başladı. Kaşiflerin, Amerika’nın Güneyinde tırmanılmayan zirve bırakmaması ve rotalarını Afrika’ya çevirmeleri 19. yy’ın sonlarını buldu. Burada da keşfedilecek çok fazla zirve vardı. Pirene Dağları ve Kafkaslar gibi büyük dağlara dikkatlerin çekilmesinde, D.W. Freshfield büyük rol oynadı. 20. yy’da dünyanın dört bir yanında yükselen tepelere tırmanan sporcular görmemiz mümkün.

Dağcılıkta Son Yükseklikler: Himalayalar
Dünyada pek çok tepe aşıla dursun, Himalayalar’ı aşmak büyük bir olaydı. Zaten 19.yy’a kadar aşılamayan en son ve en büyük sıra dağlar, Orta Asya’daki Himalayalar’dı. 1892’de Sir William Martin Conway, Karakoram Himalayaları’nı keşfetti ve 7000 m zirveye çıktı. Hemen ardından 1895’te Albert F. Mummery ünlü Nanga Parbat’ta öldü. İlk profesyonel kadın dağcılardan olan Fanny Bullock Workman, 1900’lü yıllarda Himalayalar’da bulunan 7100 m yüksekliğindeki Nun Kun zirvelerine tırmandı.

1902 yılında İngiliz dağcı Oscar Eckenstein ve İngiliz okültist Aleister Crowley liderliğindeki Eckenstein-Crowley Seferi, Chogo Ri (K2 olarak da bilinen dünyanın 2. en yüksek dağı) büyüklüğünü ilk  ölçenler oldular. Eckenstein ayrıca modern dağcılığın gelişimine ekipman açısından da oldukça fayda sağlamıştır. Çünkü kendisi, tek elle kullanılabilecek daha kısa buz eksenler, modern kramponlar ve tırmanma botlarında kullanılan tırnak desenlerini geliştirdi.

Buraya kadar pek çok tırmanış gerçekleştiren dağcıların odağında, dünyanın zirvesi 8,848 metre yüksekliğindeki Everest vardı. 1920’lerde başlayan Everest tırmanışlarında ilk yükseklik rekoru 8.320 metre. Tırmanış girişimlerinden biri de, kaybolan Gearge Mallory ve Andrew Irvine’ye ait. Ve 29 mayıs 1953 yılında Everest kapılarını, güneydeki Nepal yakasından Sir Edmund Hillary ve Tenzing Norgay’a açtı. 1958 yılında Walter Bonatti ve Carlo Mauri de Himalayalara’a tırmananlar arasına girdiler. Gerçekleştirdikleri Gasherbrum IV tırmanışı henüz tekrarlanabilmiş değil. Gasherbrum IV, K2 ile birlikte, Himalayalar’ın ve dünyanın en tehlikeli dağları olarak kabul görüldüğünü de unutmamak gerekir.

Birkaç ay sonra Hermann Buhl son 1300 metrede kullandığı ilaçların etkisinde yürürken, 8,125 metrelik Nanga Parbat çıkışını tamamladı. Hermann Buhl’un kullandığı Pervitin, Padutin isimli ilaçları (II. Dünya Savaşı sırasında askerler tarafından kullanılan metamfetamin ağırlıklı uyarıcı ilaç) ve kokain yapraklarından yapılan ve yerlilerin yaygın olarak kullandığı çay tahmin edebileceğiniz gibi uyuşturucu amaçlı değildi. Hermann, bu ilaçları tırmanışı tamamlayabilmek ve soğuktan etkilenmemek için, uyarıcı amaçlı kullanılmaktaydı.

Dünyanın ikinci en yüksek zirvesi olan 8, 611 metrelik K2 ise ilk olarak 1954’te Lino Lacedelli ve Achille Compagnoni tarafından ölçeklendirildi. 1964’te ise 8.013 metresine kadar tırmanıldı.

Dağcılık Teknikleri
Dağcılık teknikleri bölgeye, mevsime ve bir dağcının tırmanmayı seçtiği özel rotaya bağlı olarak büyük ölçüde değişir. Dağcılar kar, buz, buzul, su buzu veya kaya gibi her türlü arazide tırmanmak için eğitirler fakat her bir arazi tipi de, kendi tehlikelerini beraberinde getirir. Bu yüzden de farklı tekniklerin gelişmesi sağlanmıştır.

Alpinizm olarak isimlendirilen dağcılık; kar, buzul, buz ve kaya tırmanışları gibi ana 4 kola ayrılırlar. Bunun dışında hiking, trekking, expedition ve ferrata olarak da sınıflandırılmaktadır. Hiking, doğada genelde günübirlik olarak yapılan ve zorluk içermeyen doğa yürüyüş etkinliğidir. Trekking, günübirlik veya kamplı olarak yapılan zorluk içeren doğa yürüyüşüdür. Expedıtıon, uzun süreli (genellikle 1 haftalık) yatılı olarak yapılan yürüyüş biçimidir. Ferrata, kayaya sabitlenmiş metal merdivenleri ve telleri kullanarak yapılan yapay tırmanış şeklidir.

Farklı nedenlerle farklı tekniklere ayrılan dağcılık, heyecan verici, dayanıklılık gerektiren ve tehlikeli bir spor. Zamanla birlikte gelişen teknik ve ekipmanlar, dağcılık sporunu daha güvenilir yapsa da, kişisel dayanıklılığın oldukça önemli olduğunu da unutmamak gerekir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye Kültür Rotaları: Via Egnatia Yolu

Türkiye Kültür Rotaları; İstiklal Yolu Yürüyüş Rotası