Yürüyüş Yapmanın Arkasına Gizlenmiş İçsel Yolculuk

Yürüyüş, çoğu insanın farklı amaçlarla yaptığı ama neredeyse hepsinin benzer sonuçlarla sonlandırdığı bir eylem. İster her zaman az gidilen yolu tercih edin, isterseniz de en kestirmesini. Yürümek eylemini gerçekleştirdiğinizde yaptığınız tek şey, gidilmek istenen noktaya varmak olmuyor.

Yürümenin; temelde bireyin kendine odaklanması için yaptığı bir eylem, bir içe dönüş olduğunu yürüdükçe anladım. Şehrin sokakları, orman patikaları, tepeler, yaylalar, dere kenarları ve yürüdüğünüz her yer, yürürken size eşlik eden birer yol arkadaşı oluveriyorlar.

Son zamanların popüler olan öğretileri, aslında içimizde eskiden beri var olan davranışlara dayanıyor. Bu davranışlar farklı bölgelerde farklı eylemlere dönüşse de, temelde amaçlanan şeyin aynı olduğunu söyleyebilirim. Yoga’yı ele alalım. Vücudun çeşitli bölgelerindeki kasları hareketlerini, düzenli nefes sirkülasyonu ile desteklediğinizde, büyük bir rahatlama hissedersiniz.Tüm bu eylemlerin sonunda, biraz kendinize zaman verip, dışarıdan kendinizi izlemeye başladığınızda ise, kişisel farkındalığınız artar ve vücudunuz, kişiliğiniz, kendiniz hakkında düşünmeye başlarsınız. Bu da meditasyona giriştir aslında. Bu davranışları alışkanlık haline getirdiğinizde ise meditasyonu hayatınızın bir parçası yapmışsınız demektir.

Yürüyüş Yapmanın Büyüleyiciliği
Yürümek de, benzer bir süreçle başlayıp, sizi aynı yerlere götüren bir spordur fakat, sadece bazılarımızın bunun farkında. Bunun farkında olanlardan biri olan David Le Breton, ‘’Yürümeye Övgü’’ kitabında yürürken, insanın içe dönüşünü enine boyuna ele alıyor. Yaptığı analiz öylesine basit ve bir o kadar derin ki, okurken hem çok tanıdık gelen hem de bir o kadar şaşıracağınız şeylerden bahsediyor. Sağlam bir yürüyüşçü olanlar, kitabı ellerine aldıklarında ne demek istediğimi anlayacaklardır. Kitabı okumayı beklemeden, size David Le Breton’dan alıntılar yapmak isterim;

Yürümeye Övgü, David Le Breton
..yalnız yürüyüşün, Rousseau’ dan Stevenson’ a ya da Thoreau’ya kadar birçok yandaşı vardır, yalnız yürüme bir içe dalma, dünyadan el etek çekme, yanında konuşmaya zorlayan, iletişim zorunluluğu getiren bir arkadaşın varlığıyla bozulabilecek bir aylaklıktır. Sessizlik yalnız yürüyüşçüyü besleyen bir fondur. Rousseau yalnızlığı konusunda çok kıskançtır. ” Bir arabada bana yer verildiğinde ya da yolda biri yanıma yanaştığında, yürürken oluşturmakta olduğun servetin yıkıldığını görünce surat asardım. ”

Rodolphe Toepffer de yürüyüşçüye güzel bir öğüt vererek duyuruyor sesini: ” Tüm kötü yatakların rahat ve yumuşak gelmesi ve iştahın doğanın en lezzetsiz yiyecekleri için şahane bir çeşni olması için yeterince yorgun düşmek kötü bir şey değildir. ”

Yürüyüş, dünyanın uçsuz bucaksızlığını bedenin oranlarına indirger.

İlk adım, halk özdeyişlerine göre her zaman çok önemli olan ilk adım, her zaman kolay değildir, insanı kısa ya da uzun bir süre için düzenli yaşamın rahatlığından koparır ve yolun, iklimin, buluşmaların, hiç bir aciliyetin engellemediği bir zaman kullanımının rastlantılarına bırakır. Ötekiler, dostlar ve aileler, sefere çıkan yürüyüşçünün adımlarının ritmiyle uzaklaşırlar, geri dönmek her zaman çok zordur.

Yürüyüşe, yapılan bir tinsel eylem gibi yaklaşan Breton, yürüyüş yapmanın asıl amacını anlatmıştı bana. Şu düşünceler ne kadar yanlış olabilir ki?

Yürüyüş dünyaya açılmaktır. İnsanı mutlu yaşam duyguları içinde yeniden oluşturur. Tam bir duyumsallık isteyen derin düşünmenin etkin bir biçimine sokar insanı.

yuruyus, doga yuruyusu, meditasyon
Yürüyüş yapmanın anlamını, düşüncelerimde değiştirdiğimde tercihlerim de bundan etkilendi. Artık ulaşım için bile yürümeyi tercih ettiğimi fark ettim, istemsizce. Zamandan kazanmak, ulaşımda aradaki zaman kaybını çıkarmak elbette önemli bir noktaydı fakat, zaten tam olarak da bize yaptırmak istedikleri şeyin bu olduğunu fark etmiştim artık. Bir yerlere yetişmek, zamanı iyi kullanmak, tüketmek demekti. Bizi; daha fazla eğlenmek, daha fazla kazanmak, daha fazla çalışmak ve tekrar daha fazla tüketmek seçeneğine götüren bu döngüden kurtulmak pek mümkün değildi. Hızla dönen bir dönme dolaptan atlamak gibi bir şey sanıyorum. Bu dönme dolaptan arada bir kurtulmanın yolu ise, her fırsatta kendimizi sokağa, patikalara ve dağ yollarına atmaktan geçiyordu. Baş döndürücü bu süreci biraz dışarıdan izlemek, durumu idrak etmemizde oldukça yardımcı olacaktır. Ayrıca, yürümenin devrimci bir eylem olduğunu da gösteriyor tercihlerimiz. Tüketmemeyi, daha az tüketmeyi tercih etmek, bizi yürüdüğümüz yolda haklı da yapıyordu.

Sürecin sadece psikolojik boyutu yok elbette. Yürümenin içe dönüş durumunu yaratmasında, fiziksel boyutu da yüksek bir etki yaratıyor. Vücudun aynı tempoda sürekli hareketi, kan dolaşımınızı hızlandırır, kan basıncını da normal seviyeye çeker. Kasların hareketi ile birlikte birleşen bu yeni dolaşım durumu, farklı hormonlar salgılamanıza neden olur. Bunlardan en önemlileri tabiki, dopamin ve endorfin. Bu hormonlar, psikolojik olarak mutlu, huzurlu hissetmemize yardımcı olan hormonlardır ve sadece düzenli hareket ettiğimizde, spor yaptığımızda salgılanırlar.

Yürüyüşün insana mutluluk ve huzur verdiği, bilimsel olarak da kanıtlanmışken, neyi bekliyoruz? Şehri hissetmek istediğinizde, kendinizi atın şehrin sokaklarına, caddelerine. Girmediğiniz sokaklarda, daha önce hiç bulunmadığınız yerlerde şöyle bir yürüyün. İnsanları izleyin, sokak hayvanlarını da okşayın arada. Ya da tam tersi, şehir dışına doğru yürüyün.Yürüdükçe, griliğin azaldığını ve yeşilin arttığını siz de göreceksiniz. İnsanların azaldığını ve daha huzurlu yerlere geldiğinizi, gördüğünüz hayvanların bile değiştiğini göreceksiniz. Tebrikler, ilk yürüyüş meditasyonunuzu gerçekleştirdiniz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türkiye Kültür Rotaları: Via Egnatia Yolu

Sporun Tarihsel Gelişimi; Dağcılık

Türkiye Kültür Rotaları; İstiklal Yolu Yürüyüş Rotası